...
Yaprakları döken, dalları kıran bir sonbahar rüzgarı yüzümüze geçiriyor tırnaklarını. Bu telaş, bu göçebelik hâli, bu hastane önü koşuşturmaları hiç bitmeyecek gibi.
Bak biz de ölüyoruz yavaş yavaş.
Kimselere sezdirmeden, bağırıp çağırmadan, bir köşeye çekilmiş ölüyoruz.
...
...
Bak biz yavaş yavaş ölüyoruz.
Sen bir köşede, ben bir köşede, uzakta ve habersiz ölüyoruz.
Borsalar umursamıyor ölümümüzü. Piyasalarda tedirginlik yok. Bu durumda her şey olduğu gibi devam edecek. Hiç olmazsa bizim kapımızda bekleyen şu baharı birileri içeriye buyur etsin. Serin bir ayran koysun önüne, biraz yiyecek.
Bu bahar bizi beklemekten ölüp gidecek korkuyorum. Hayal kırıklığına uğramış bir doğum günü çocuğu gibi, bütün nefesini içine çekip, sonra da kalakalacak.
...
...
Gözlerim, dediklerimin hiçbirine aldırmadan içinde ne kadar yaş varsa döküyor. Ben yolda ağlamaktan utanırım biliyor musun?
...
...
Boşver. Bak biz de ölüyoruz. Oysa insan ölürken sevgilisinin başında durmasını ne çok arzular...
(Tarık Tufan / Bir adam girdi şehre koşarak)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder