«Yabancısı oldum; ama yalancısı olmadım hayatın...»

19 Haziran 2013 Çarşamba

Evlendiğim dul kadının 18 yaşında güzel bir kızı vardı. 7 yıl önce ölen anneme hâlâ sadık olan babamla bu kız sürpriz bir kararla evleniverdiler. Böylece babam damadım, üvey kızım da annem oldu. Üvey kızımın üvey oğlu, öz babamınsa kayınpederi pozisyonundaydım artık; babamın gelini olan karım aynı zamanda kayınvalidesi, benimse anneannem haline gelmişti. Biricik karımın torununa dönüşmüştüm! Kısa bir süre sonra babamla üvey kızımın bir oğlu oldu. Bu çocuk babamın oğlu yani kardeşim, kızımın oğlu yani torunumdu: hiçbir zaman çocuğum olmamıştı ama torun sahibiydim; baba değilsem de dedeydim! Derken karım da bir oğlan çocuğu doğurdu: babam böylelikle bir torun - kayınbiradere kavuştu. Çocuğum, dedesine enişte, ablasına babaanne diyebilirdi. Kendi oğlum, bir bakıma dayımdı. Birkaç yıl sonra kızımız dünyaya geldi. Babamın ikinci torunu, baldızı konumundaydı. Ne hikmetse eşimin kızı da bir kız doğurdu: nur topu gibi bir teyzem oldu yani…
İntihar etmeye niyetleniyor ve/ fakat ölümümü duyuracak gazete ilanında ve hele mezar taşımda yazacakları düşününce vazgeçiyordum. Ayrıca, damadımı öldürsem baba katili olacaktım; karımın, aramızda hiçbir kan bağı bulunmayan kızını temizlesem, annesini vuran hain evlat olarak anılacaktım; karımı boğazlasam annem öksüz kalacaktı! ...

«Murat Menteş»

:)

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder