«Yabancısı oldum; ama yalancısı olmadım hayatın...»

16 Eylül 2011 Cuma

Aşk olmayınca Meşk olmaz...

 Kim ki aşkı ister, âşık olursa, er veya geç, elbette âşık olduğuna kavuşur. Çünkü aşk, insan için muharrik güçtür, onu harekete geçirip hedefine yönlendirir.

 ... Ta ezelde içine yerleştirilmiş bir cevherdir ve o cevher işletildiği ölçüde insan kimlik bulur, kemale erer, insan olur. Hüdayi diliyle "Aşk iledir şevk ü sürur / Aşk iledir zevk ü huzur." Bu yüzden insan aşka meyyal yaratılmıştır. Nitekim eskiler aşkı, "İnsan tabiatının bir şeye kemal derecesinde meyletmesi" diye tarif ederler. Kim neye karşı kemal derecesinde meyil gösterirse Allah onun emeğini boşa çıkarmaz, onu istediğine vasıl eder. Allah'a âşık olan (kemal derecesinde meyleden) elbette cennette rü'yete vasıl olur ama dünyada da bir gün ene'l-hak mertebesine ulaşır; Rasulüne âşık olan ötelere vardığında elbette onun meclisinde konuklanır ama dünyada da onu görür, onunla yaşar; cennete âşık olan bir gün cennete girer ama dünyada da cennet gibi bir hayat sürer. İmdi, dünya açısından dahi bir kimse her neye âşık olsa elbette o şeye vuslat bulur. Yeter ki âşık olduğu şeye karşı kemal derecesinde istek göstersin ve o yolda sıdk ile yürüsün. Mal ve mülk de olsa, ilim ve irfan da olsa, şan ve şöhret de olsa... Burada önemli olan, âşık olunan hedefe uygun davranabilmek, o yolun gereklerini yerine getirebilmektir. Bir yandan aşktan bahsedip diğer yandan aşk yolunun kurallarına uyulmuyorsa ömür telef oldu demektir. Kim gecekondu istiyorsa ona göre, kim kaşane istiyorsa ona göre çalışmalı, yolunu ona göre çizmelidir. Çünkü aşk yolu meşakkat ister, sıkıntılara katlanmak ister, zorluklara göğüs germek ister. Hem sıkıntı çekmeyeyim hem de sevgili ele girsin diyen kişi, ahmaklığını ibraz ediyor demektir. Bu yolda önemli olan, âşıklığın hangi derecede benimsendiğidir. O yolun gereklerini ve kurallarını az mı yerine getiriyoruz, gerektiği kadar fedakar mıyız, gereğinden ziyade mi çabalıyoruz?!.. Kays, Leyla'ya âşık olduğu vakit onu kolayca ele geçirebileceğini sanmıştı. Çünkü yolun kurallarını bilmiyordu ve her istediği hemen oluverecek sanıyordu. Sonra aşkın gerektirdiği kadar kendini aşka bağladı ve Leyla'nın aşk lezzetini tatmaya hak kazandı. İlerleyen zamanda bununla da yetinmedi, ona gereğinden fazla itibar etti, kendinden vazgeçip Leyla için var oldu ve adı aşk ile aynileşti. Bunlardan birinci kademede her yerde Leyla'yı araması gerektiğine karar vermişti ama aradığı yollar Leyla'ya çıkmıyordu. İkinci kademede yolları doğrultunca Leyla'nın suretine vuslat buldu. Madde planında vuslatla yetinmeyip suretten geçerek hakikate ermek istediğinde, Leyla artık onun ayağına geldi.

 Buraya kadar hep iradî (isteğe bağlı) aşktan bahsettik. Yani talip olanın matlubuna (istenilene) yürümesi... Bir de bunun tersi vardır. Yani seven ile sevilenin rolleri değişir ve sevgili sevenini kendine çeker, onu kendisi için ister. Yine Hüdayi dilince "Koymaz kişide ihtiyar / Varlığını eyler nisar". Burada aşk yolunun sıkıntısını yine âşık çeker. Bunun sebebi, aşka layık olabilecek bir kemale ermesi, aşkı ihata edebilecek bir kaba dönüşmesidir. Yoksa her ham ervahın aşk zarafetiyle buluşması elbette imkânsızdır. Kaldı ki aşkın iltifatı maşuktan ziyade âşıkadır. Aşk gelince maşuku değil âşıkı kemale erdirir. Bu kemal, aşk yolunun çilesini çekmekle mümkündür. Yani önce eziyet ve çile çekilmelidir ki sonunda mükafat olarak vuslat gerçekleşebilsin. Ne denilmiştir?

 Aşk olmayınca meşk de olmaz...

 İmdi; Hakk'a âşık olan Hak'tan gayrının muhabbetini terk eylemelidir. Rasulullah'a âşık olduğunu söyleyen, sünnet ile amel eylemelidir. Cenneti seven salih amel işlemelidir. Dünyaya âşık olan kâr ve kazanç yolunu tutmalıdır. İlme âşık olan üniversiteden ayrı vakit geçirmemelidir. Sanata âşık olan, üstadının hizmetinden ayrılmamalıdır. Bilgelik isteyen bir mürşid-i kamil eteğine yapışmalıdır. Her kim ki âşık-ı sadıktır, elbette sevdiğine kavuşur, vuslata erer.

 O halde soru şu:

 -İnsan aşk yolunda nasıl yürümelidir?

 El-cevab:

 -Sevgili görüyormuş gibi?  

(İskender Pala)

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder