«Yabancısı oldum; ama yalancısı olmadım hayatın...»

6 Mayıs 2009 Çarşamba


gözlerini yorumlamak istiyorum bu gece!
sadece sana çalışmak için ameleyim...
vurgun içre zaferler var...
yarınsız, acımasız, başlıksız kan zaferler!!!
sende yaşamak istesem turna katarlarını alarak yanıma,
yüce divanda muradıma ne karşılık verirler?!
ve bir sır alnından vurur gecemi...gecem kanar...
gecenin kanı kabullenmez hiçbir sözü...
söz yardan geçse de hiçtir gece kanda hükmü verince...
ve bilmek bir suçtur, en az sevmek kadar!
sulara ıraktır yakamoz...
yıldızlar korkaktır göğün eteğinde
bir can düşer ellerimden sonsuzluğa
diriyim, herkesin ölüm koktuğu zamanlarda!!!
imtihanlarla biledim kalemimi...
yazgımı kahra sürdüm...aklımı çıkmaza...
ve molasız kavgalarda haykırdım adını cümle aleme...
seni ele sürmeyi ar bildim...har bildim...
ben seni zamana nakşettim...
ve aya...
ve onbir yıldıza...
ve kaleme...
ve aşka...
ve sözler kum kokar zindan gecelerde...
ben Leyla'yı içime gizledim...garib Kays benden bihaber...
ben Leyla'sız viraneyim...divaneyim...
onyedi incisi var ömür tesbihimin...
imamede Leyla yazar...
yazgımı Leyla yazar...
yazgımda Leyla yazar...
Kays'a pay biçin...geçiversin hülyalardan
ülfetine can biçtiğim Leyla'yı bir yüz görümlüğüne bedel ölümlerle beraber
çaldım, Kays'ın zehirli dilinden...
ve benim oldu asudelik!...
boz bulanık seller gibiyim, gözlerinin kıyısında...
sana yakın olmak, ölüme varmak mı?...
söyle Leyla ben sana ne ettim de atıverdim beni çöllere?!
ne yaptım da bıraktın yüreğimi insafsız cellatlara?!
ben sana ne dedim de yemin verdin adıma?!
seni bana uzak eden gene ben miydim Leyla?!
gitmek için hangi korkunun cesaretine güvendin?!
kim sürdüyse içinden beni...yönüm sana döne!
sana geleyim şu lanetli geceyi ardımda bırakarak!...
söyle Leyla, ben senden ne aldım da bana yokluğunu verdin?
sende neyi eksilttim?...bende acılar türetiyorsun...
susma!...
bu sukut ölümü dondurur...
bu sukut bahtıma karalar çalar...
bu sukut benden beni çalar...
canı çalar...aşkı çalar...
herşeyim yiter, gider...
benden sonra gelenler senden beni isterler!
ezilirsin...
kahrolurum..!
.şimdi kim der :üzülme!
.görmezler mi şahı ve matı...
.bu kayıp keşke kaybolsaydı...

o bulunana kadar ben Leyla'ma kaçardım
.şimdi kim der ki: üzülme!
.bana verilmiş bu can üzülmek içindir...

bir can intihasını sunmak içindir kalbini pazar gezmesine çıkaranlara!!!

Sen yoksun…
Yokluğun da yok artık
Günbatımındaki sahipsiz telaşlarım
Militan hüzünler ve umarsız anlarım
Ben birtek seni bilir seni anlarım
Yüreğim seni özleyişlerimle alımlı
Anlamazsın…
Ellerinin sonbahar üşümüşlüğünü özledim.
Her bir köşede yarım kalmış hatıralar…
Anılar sessiz, martılar küsmüş deniz yok artık
Yalan sözlerden yüzüme yapışan sahipsiz ayrılık
O gözyaşlarımı pencerene yağmur etsem de,
Bana sadece özlemek kalmis ardindan…
Bak resimler bile aynı kalmıyor duvarlarda
Gözlerinin gözlerime süründüğü anlara dileniyorum.
Hiçbir cümle senle başlamamıştı oysa!
Söylediğin şarkılar vardı mavi günlerde
Yerlere düşen ayak izlerimiz
O zamanları bir daha bulamaz hayatımız.
Terennüm oldun dudaklarımda
Ömrünü yitimiş bir gölgeyiz…
Şimdi sen uzak iklimlerde
Yaşlanmış hayallerinle uyuyansın.
Sen tamamlayamadığım cümlelerin sonu
Yarım kalmış bir yaşanmışlıksın…
Böyle kalacak anılar
Gizlemeye saklamaya ömrümüz yetmeyecek.
Gözüm tutmasa da sensizliği
Gel Hoşçakal…

Her ömür kendini yaşarmış
Belki her şey doğruydu ama
Biz birbirimize yanlıştık…


ERGIN BORABEY

5 Mayıs 2009 Salı

Adı " Aşk" bu eziyetin...


Hayata Dair...


Tozlu raflara kaldırdığın kaç tane “acı”n var söylesene... Koskoca bir belgesel hazırlamak mıdır amacın? Gideceğin yerde izlettireceğin bir dizi filmin olmayacak asla... Özünü sereceksin mahşer kalabalığına... Kimse rolüne bakmayacak... Bırak acılarını yaşamayı... Direncini neden görmezden gelirsin be ey insan... Sen ki kâinatın şaheserisin...


Hayata meydan okumak nedir?
Darbe vurmak mıdır? Ya da kafa tutmak mıdır aklının ezikliğine?
Hayat vurur adamı, üstüne bindirir diz büken yükleri... Asıl mesele nedir bilir misin? Kazanmak dediğin; tekrar tekrar ayağa kalkabilmektir. Senin darbe vurma lüksün yoktur asla... Defalarca yıkılsan da ayağa kalkışınla ölçülür erdemin... Meydan okumak dediğin budur işte...


İçindeki canavarı hissetmelisin... Canavar ki; direnç meselesidir acılara karşı. Acizliğinin şeffaflığını göstermeyen bir güç var içinde keşfetmen gereken. Ah, vah... etmek değildir sana yakışan. Aynalara gülümsemek de değildir asıl gereken... Yürek meselesidir kayboluşlarda doğru yönü bulabilmek... Kavruluşundur belki de seni yücelten Allah katında...


Cehennem gibi yürek, cennetlik bir aşk lazım bu hayata... Seyre daldığın dünlerin izinden sıyrıl artık, gözün ve yüzün ileri dönük olmalı her daim. Senin ellerini bağlayacak bir güç yok yeryüzünde ve beynini ve cesaretini ve değerlerini... İnsan olarak geldiğin bu yeryüzünden gerektiği gibi, geldiğin gibi dönmeye bakacaksın. Her şeyin bittiği gün, yani uyandığın gün Rabbin karşısında çatır çatır hesap verebilmelisin... Alnın açık yüzün ak... Ufak tefek dalgalara takılıp kalırsan bu hayatta işte o zaman anlayacaksın neyin ne olduğunu... Üstüne düşeni yapmamakla suçlanacaksın. Çünkü sen bir köpek değilsin ya da başka bir hayvan... Sen insansın insan..! Bu dünya ya amaçsız bırakılan hiçbir varlık olmadığını düşün. Amacını bul ve yaşa...


Kaybetmeye ramak kala belki de her an. Yarın diye bir şey yok... ve bahane olarak hayata küsmek diye de bir şey yok..! Çünkü sen insansın ve sadece anlayabildiğin ve yaşayabildiğin kadar. Her şey senin elinde...!


Ve belki de bu yüzden
Adı “aşk” bu eziyetin..!
Ve belki de bu yüzden
Adı “aşk” sebebimin...!